Türk mitolojisinin gıdıklayarak öldüren orman canavarı: Şüreli
Ormanlar; Türk mitolojisindeki yaratıkların, ruhların ve iyelerin en çok karşımıza çıktığı yerlerden biridir. Ormanlar yalnızca ağaçlardan ve vahşi hayvanlardan oluşan yerler değildir. Bu yerler; ruhlar, tuhaf yaratıklar ve bilinmeyen tehlikelerle doludur. Ormanların derinliklerinde gizlenen, bazen insanlara yardım eden bazen de zarar veren “orman yaratıkları” nı konu edinen birçok mit ve efsane; geçmişten bugüne bizlere kadar ulaşmıştır. Ormanın huzurunu bozan, genç ağaçları kesen, doğaya saygısızlık yapan kişileri cezalandıran, bazen de öldüren orman yaratıklarının en ilginç ve korkutucu olanlarından biri de insanları, kimi zaman da hayvanları gıdıklayarak öldüren Şüreli’dir.
Şüreli ilkbaharda, özellikle güneşin doğduğu ya da battığı saatlerde ormanın ışık almayan derinliklerinde ortaya çıkan bir orman ruhudur.
Şüreli’yi tanımlayan kaynaklar kimi noktalarda farklılıklar gösterse de, ürkütücü ve sıradışı bir görünüme sahip olduğu her kaynakta özellikle belirtilmiştir. Şüreli, ağaca benzemekle birlike normal bir insana da benzemektedir . Vücudu ağaç desenini andıran koyu renk kıllarla kaplıdır. Kolları iki üç arşınlık (yaklaşık 150 santimetrelik) bir uzunluğa sahip olmakla beraber parmakları oldukça uzun ve keskindir. Şüreli, hayatı boyunca parmaklarını birkaç kez değiştirir ve Tatar Türkleri arasında bu parmakları orman yolunda bulan kişiler şanslı sayılır. Şüreli’nin kulakları da oldukça büyüktür ve kimi anlatılarda alnının ortasında tek bir boynuza sahip olduğu söylenmektedir. Koltuk altlarında birer delik vardır ve bu deliklerden Şüreli’nin iç organları gözükmektedir. Bu delikler, Şüreli’nin vücudundaki en hassas ve ölümüne sebep olabilecek yerlerdir. Bu sebeple Şüreli kollarını yukarı kaldırmamaya çalışır. Özellikle kadın formundaki Şüreliler, çuval gibi büyük memelere sahip olup, iri memelerini omuzlarına atarak yürürler. Çuvaş Türkleri onun kır sakallı bir ihtiyar veya yakışıklı bir genç kılığında göründüğüne inanmıştır. Şüreli’nin cinsiyeti çoğunlukla kadındır, fakat bazı anlatılarda erkek olarak da betimlenmiştir. Şüreli hangi formda olursa olsun, insanlara soru sorma ve onları gıdıklayarak öldürme konusunda oldukça heveslidir
Şüreli, normal bir insan gibi konuşur ve hatta kimi zaman da tıpkı insanlar gibi giyinir. Ata binmek, Şüreli’nin en sevdiği şeylerden biridir. Ahırından kaçırdığı bir atın sırtından zavallı at yorgunluktan çatlayıp ölene dek inmez. Ayrıca kopuz sesini de çok sevmektedir. Bu sebeple eski Türkler ormanda kopuz çalmamaya, Şüreli’nin dikkatini çekmemeye özen göstermiştir.
Şüreli omuzlarından bükülerek yürür ve insan gibi konuşabildiği için ormanda bulunan insanları yardıma çağırır. Onları yollarından saptırarak ormanın karanlık köşelerine götürür. Şüreli sadece yalnız insanlara sataşır. Yanında başka bir insan veya köpek olan birine bulaşmaz, yolunu kesmez.
Gülmek ve dişlerinizi göstermek, Şüreli’nin yanında yapılabilecek en büyük hatalardan biridir. Gülüşünü ve dişlerini gördüğü biri, Şüreli’nin “Gıdı gıdı oynayalım mı?” teklifini kabul ederse Şüreli kurbanını sivri ve keskin parmaklarıyla gıdıklayarak öldürür. Sağ salim kalmak isteyen bir insan bu oyunu asla kabul etmemelidir. Şüreli’nin sivri parmakları bazen o kadar kaşınır ki yalnız yakaladığı birini soru sormadan doğrudan gıdıklamaya başlar.
Şüreli’nin, evcil hayvanlara karşı da benzer bir tutum sergilediği , onları da gıdıklayarak öldürdüğü bilinmektedir. Tüm bunlara rağmen Şüreli’nin asıl niyeti insanları öldürmek değil, gerçekten de oyun oynamaktır. Ancak her seferinde kontrolünü kaybedip kurbanlarını gıdıklayarak canlarını almaktadır.
Şüreli’den kaçmak neredeyse imkânsızdır çünkü son derece hızlı koşar ve gövdesi ağaçlara benzediği için ormanın derinliklerinde fark edilmesi oldukça zordur. Yine de Şüreli’den kurtulmak için çeşitli yöntemler keşfedilmiş ve insanlar bu orman canavarından kurtulmak için bu yöntemlere başvurmuştur.
Şüreli bir kişiyi kovalamaya başladığında kişi bir akarsuya doğru koşup sıçrayarak ya da yüzerek karşıya geçerse Şüreli sudan korktuğu için onu yakalayamaz. Yalnız Şüreli suyun kaynağını öğrenirse çok hızlı koşarak oradan karşıya geçer ve kişiyi yine yakalar. Ayrıca Şüreli’ye yakalanan kişi kendi başından aşağı biraz su dökerse Şüreli ıslak olan insanları gıdıklayamadığı için kişi yine kurtulmuş olur.
Şüreli sırtına katran sürülmüş bir at aracılığıyla da yakalanabilmektedir. Kaçırdığı atın sırtına yapışıp kalan Şüreli; o vaziyette köye dönünce yakalanır, ocakta veya hamamda yakılarak öldürülür. Taş atılarak veya sopa ile vurularak eziyet edilir. Şüreli ölmeden önce insanlara ve yaşadıkları yere beddua eder. Bu bedduaların insanları ve köyü etkilediğine inanılmıştır. Şüreli’nin ölümüne sebep olan köylerin fakirleştiğine, hane sayısının artmadığına veya yangınla yok olduklarına dair pek çok hikâye vardır.
Şüreli; Türk mitolojisinde ormanların derinliklerine gizlenmiş, hem korkutucu hem de merak uyandırıcı bir varlıktır. Onun hikayeleri; yalnızca mitolojinin bir parçası değil, aynı zamanda doğaya ve bilinmeyene karşı duyulan korkunun Türk kavimlerinin zihnindeki yansımasıdır. Ormanda yalnız yürüyenlerin dikkat etmesi gerektiğini, doğaüstü varlıkların da bu dünyada bizimle birlikte yaşadığına dair duyulan inancı yansıtan Şüreli; geçmişten günümüze aktarılan ve insanların hayal gücünün yarattığı bir figür olarak karşımıza çıkmaktadır.