Editör notu: Bu yazı, Football Manager (FM) oyunu ile ilgili başladığımız serinin beşinci yazısıdır. Seriyi en baştan okumak için aşağıdaki bağlantıdan ilk yazımıza ulaşabilirsiniz.
Adana Demirspor’da yaşadığım büyük yıkımın ardından artık ayağa kalkma vakti gelmişti. Her açtığımda tadımı kaçıran bu kariyeri, bir anka kuşu misalı küllerinden doğurmam gerekiyordu.
KARADENİZ GÖZ KIRPTI
Adana Demirspor’da küme düşmemin ardından iş ilanlarına umutsuz bir şekilde göz atarken, daha önce hiç çalıştırmadığım bir takımla göz göze geldik: Samsunspor.

SAMSUN O ZAMANLAR ŞİMDİKİ SAMSUN DEĞİL
Samsunspor sizi yanıltmasın. Bu öykü yıllar öncesinde yazılan bir öykü. Şimdiki gibi Thomas Reis önderliğinde ligin 3. sırasına demir atmış güçlü bir ekip yoktu karşımda. Bir önceki sezon Süper Lig’e yükselmeyi başarmış ancak buraya tutunmakta güçlük yaşayan bir takımdı Samsun.
BAŞARI İÇİN YERİ GELDİĞİNDE EN DEĞER VERDİĞİNİN BİLE BİLETİNİ KESECEKSİN
Yönetim büyük nankörlük etmiş olacak ki 1. Lig’den Süper Lig’e çıkaran hocasının bir sezonda biletini kesmiş. Ama başarı öyle vefayla, sadakatle gelmez. Yeri geldiğinde gözünden sakındığın adamın bile biletini keseceksin. Samsun da tam bunu yapıp yeni hoca için düğmeye basmış.
BELKİ DE 19 MAYIS RUHUYLA SAMSUN’DAN YOLA ÇIKMALIYDIM
Başta tereddüt ettim ama logosunda Atatürk olan bu takım çocukluktan beri sempatik gelmiştir bana.

Belki dibe sürüklenen kariyerimde ben de Samsun’dan bir başlangıç yapmalıydım.
Hiç düşünmeden başvurumu yaptım. Ama umudum da yoktu. Birkaç takıma daha başvuru yapıp beklemeye koyuldum.
BOŞ KAĞIT OLSA DA İMZA ATARDIM
Bir süre sonra Samsunspor görüşmeye çağırdı. Elim eskisi kadar güçlü olmadığı için bütün şartlarını kabul ettim. Karadeniz ekibi 3-4 gün sonra bana sözleşme teklifini sundu. Başarıya aç olan ben, boş kağıt olsa ona da imza atacaktım zaten. Hemen onayımı verdim ve resmen Samsunspor’un başına geçtim.
İlk iş olarak o zamanlar ısrarla kullandığım dizilişimi takıma anlattım. Yine 4-2-3-1 oynatacaktım. Yine önde basıp, rakibi gole boğmak için elimden geleni yapacaktım.
FRANSA’DAN BİR ÇOCUK: SAMUEL YEPİE YEPİE
Önce bir kadroya baktım. Daha önce hiç rastlamadım bir isim vardı: Samuel Yepie Yepie. Fransız ekibi Nantes altapısında oynamış. Daha doğru dürüst profesyonel olamadan Samsunpor’a imza atmış. Sağ tarafta oynuyor, rolleri de benim oyunuma uygun. Denemeden önce Yepie’yi oraya yerleştirdim. İyi performans gösterirse forma onundu.

FM’nin cilvesidir, daha önce Türkiye’ye adımını atmamış oyuncular, bir gün bir Türk kulübüne gelince “Lan bu adamı ben keşfetmiştim” dersin garip bir tebessümle. Ben de Samuel Yepie Yepie’de yaşadım bu durumu. Bir gün Adanaspor’un bir maç özetini izlerken Yepie’nin golüyle şaşkına dönmüştüm. Nantes’te gerçek hayatta da bir kez profesyonel maça çıkamayan Yepie’nin yolu Samsun değil ama Adana’ya düşmüştü. Hemen yanımdaki arkadaşa anlattım. FM ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bu arkadaşa geçmemişti tabii o duygu. Ama ben dibine kadar yaşamıştım mutluluğumu…
KUBİLAY’DAN OLUR MU?
Oyunumun kritik mevkilerinden biri de hiç kuşkusuz santrfordu. Buraya bütçemin el verdiğince iyi bir yabancı golcü getirmek istiyordum. O bölgede de bildiğin “Bana şans ver hocam” diye bağıran bir isim vardı: Kubilay Kanatsızkuş.

Yanlış hatırlamıyorsam tek sezonluk bir kariyeri vardı Samsun’da. Afrika’dan çiğ et yiyen bir golcü arasam mı aramasam mı bilemedim. Çünkü bütçe kısıtlıydı, iyi ya da kötü doldurulması gereken mevkiler vardı.
Oyunun hem defansif, hem de ofansif tarafını düşünmek zorundaydım. Özellikle de forvet hattını riske edemezdim. Çünkü benim oyunumda çok gol vardır. Şampiyon olamadığım ligde bile benim hücum oyuncum gol krallığına her şartta adaydır.
Geçen sezon da fena oynamamış Kubilay. Kafamda bir soru işaretiyle Kubilay’ı not ettim. Mutlaka şans verecektim.
BEN NEREYE, SEDAT ORAYA
Önceki takımlarımda orta sahayı emanet ettiğim Sedat Cengiz bu lig için çok yeterli bir oyuncu değildi. Ama Sedat’ı gerçek hayatta da izlemiş biri olarak, Samsunspor’a da götürmeye karar verdim. En kötü yedekte bekletir, verim alamazsam da ‘canın sağ olsun derim’ diye düşünüp transfer ettim. Sedat bu güvene çok iyi yanıt verdi. ‘Ben zaten alt liglerin topçusu değildim, keşfeden olmadı’ dercesine mükemmel bir performans verecekti takıma… (Bu hikaye FM 20 hikayesi arkadaşlar, dikkat edin. Sonraki yıllarda Sedat’tan aynı verimi almanız pek mümkün olmayabilir.)

SEZON ÖNCESİ SAĞLAM BİR KAMP…
Takımın geçen yılki taktiği ile bu yıl oynayacağı oyun arasında büyük farklar vardı. İşe erkenden koyulup felsefemi takıma aktarmaya başladım.
Kural 1: Hiçbir rakipten korkmayacağız.
Kural 2: Rakibimiz kim olursa olsun kaleye daha çok giden, daha çok isteyen ekip biz olacağız.
Kural 3: Gol, futbolda her şeydir. Gol ye ama daha fazlasını atmak için sonuna kadar mücadele et.
Kural 4: Ben Egehan, sizlerle tarih yazacağız…

SEZON ÖNCESİ KAMPTA ÇOK ÇALIŞTIK
Oyuncuları sezon öncesi kampta fiziksel olarak hazırlamaya başladım. Lige diri ve uyumlu bir başlangıç yapmak için ‘kolay-orta-zor’ olmak üzere kademeli olarak hazırlık maçlarımı ayarladım. Belki ligde çoğu takımdan daha çok yükleme yaptım. Ama bu bize uzun vadede çok şey kazandıracaktı.
Hazırlık maçlarında hangi oyunculara forma vereceğime de en doğru şekilde karar verebiliyordum. Kubilay, o kadar iyi bir performans sergiledi ki birinci forvet transferinden vazgeçtim.

Kubilay’a yedek olabilecek özellikte bir oyuncu transfer ettim. Kubilay’ın olası bir sakatlığında o oyuncuyu kullanacaktım.
Takıma birkaç takviye daha yaparak transfer dönemini kapattım. Artık Süper Lig’e hazırdık.
LİGE MÜTHİŞ BAŞLANGIÇ
Ligin ilk periyotunda Anadolu kulüpleriyle oynadığım 6 maçı kazandım. 6’da 6 yaparak ligin zirvesine oturdum. Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş önemli rakiplerdi ancak “Bu ligde biz de varız” mesajını erkenden vermiştim. Devam eden maçlarda birkaç beraberlik ve mağlubiyette aldım. Seri bozulsa da galibiyet almaya ve ligin korkulan ekiplerinden biri olmaya devam ediyordum.

İLK BÜYÜK SINAV BEŞİKTAŞ
Üç büyüklerden ilk maçımı Beşiktaş ile oynayacaktım. Maçı evimde oynuyordum. İstanbul ekibi Karadeniz’e geliyordu. Belki Trabzon kadar sert değildi ama insanlara Samsun’un fırtınasının da sert olduğunu ispat etmeliydim.
Gegenpressten vazgeçmedim. Yine koşacaktık, yine pres yapacaktık, yine “Kolay lokma değiliz” mesajını verecektik. Ama bir farkla: Beşiktaş’ın hücum gücü bizden çok daha iyiydi.
10 numara pozisyonundaki oyuncuyu kestim. Formayı yedekteki bir stopere verdim. Bu sefer 5 defans, 4 orta saha ve 1 forvet oynayacaktık. 10 numaradaki boşluk belki gol yollarında sorun yaratabilirdi ancak, hızlı başlayıp 1 gol bulabilirsek, maçı 3 puanla tamamlayabilirdik.
Tam da planladığım gibi oldu. İlk golü ilk yarıda bulduk. Maçta önde olmanın da verdiği özgüvenle savunmaya çekildik. Olabildiğince zaman geçirip Beşiktaş’a karşı kaleyi savunduk. İlk yarıyı önde bitirsek de ikinci yarıda kale düştü. Beşiktaş golü buldu ve skoru eşitledi. 70’inci dakikada 10 numaramı oyuna sürüp defans hattını yeniden 4’e düşürdüm.
Geri çekilme talimatını da yeniden hücuma çevirdim. Bu sefer gol sırası bizdeydi. Beşiktaş’ı eli boş göndermek için her şeyi yapacaktık. Maçın 80’inci dakikasında da çabalarımızın ödülünü aldık. Kubilay’ın golüyle skor tabelasını belirledik: 2-1.
İlk büyük sınavdan 3 puanla ayrılmayı başarmıştık.

Göztepe ve Adana Demirspor takımlarında yaşadığım travmalar yavaş yavaş hafızamdan silinmeye başlamıştı. Artık ayağa kalkmış, hedefe odaklanmıştık. Ne istediğimiz artık aşağı yukarı belliydi: Samsun’u tarihinde ilk kez Avrupa’yla tanıştıracaktık…
BİZİ YALNIZ BIRAKMAYIN!
Hikaye, bir sonraki yazıda kaldığı yerden devam edecek. Bu vesileyle ufak bir ricayı da araya sıkıştırmak istiyorum. Siz FM delileri, yazı dizisine büyük bir ilgi gösterdiniz. Google aracılığıyla tahmin dahi edemeyeceğimiz bir kitleye ulaştık. Bu da hiç kuşkusuz bana seriyi sürdürme motivasyonu sağladı.
Ancak okurlarımızın, sonraki yazılardan da haberdar olması bizleri çok daha fazla mutlu eder. Bu satırlarda, bir şekilde yolumuz kesişti. Bizleri sosyal medyada da takip etmeniz motivasyonumuzu daha da artırır. Aşağıdaki linklerden sosyal medya hesaplarımızı takip edebilirsiniz.
İlginiz için çok teşekkür ederiz. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, sevgiler…
Instagram: instagram.com/gazetestalk/